Ekonomi

Murat Kubilay: Ekonomi 90’lardaki gibi duvara toslayacak

Emirhan Durmaz

İZMİR –Sefalet endeksinin İkinci Dünya Savaşı’na yakın seviyelere ulaştığı bir dönemde yapılan 2023 seçimlerinde AK Parti’nin desteğini 7 puan kaybetmesine rağmen Cumhur İttifakı Meclis’te çoğunluğu elde etmeyi başardı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ikinci bir cinsiyet zaferiyle ayrılmayı başardı. Ekonomist Dr. Murat Kubilay, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi ekonomide neler beklediğini değerlendirdi.

‘TAMAMEN MİSYONA GELMEYSE BİLE SONRAKİ DÖNEM BU RİSK ÜZERİNDEDİR’

Seçim sonrası ‘boş pota’ sözüne atıfta bulunularak, Erdoğan’ın krizi sürdürülebilir bir şekilde yönettiği ve özellikle büyükşehirler dışında potanın boş bırakılmadığı ve bu nedenle kitleyi konsolide edebildiği yorumları yapıldı. Size göre ilgili yorumun geçerliliği nedir, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Türkiye 2018’den beri ekonomik bunalım içinde ve bu bunalımlar uzun vadeli. Ülkenin ekonomik potansiyeli büyümeyle geçiyor ya da bu potansiyele ulaşılıyor ki bu Türkiye’de az çok elde ediliyor. Ancak bunun karşılığında dalgalanmalar ve dengesizlikler meydana geldi. Örneğin döviz kurlarındaki sorun, gelir adaletindeki dengesizlikler veya dış açıkların artması gibi. Türkiye böyle büyüdü, ortada ekonomi çok yavaşlasa da 2019 yılı dışında işler durumda tutuldu. Sosyal yardımlardan ve bir defalık gelirlerden yararlanan veya kamu bankaları, döviz rezervleri satan, alan bunlardan yaratılan para korumalı mevduatlar gibi, hem sosyal transferler şeklinde hem de ekonomiyi büyütme şeklinde canlılık sağladı. Doğal olarak ekonominin daha hızlı etkileşime girdiği yerler, ekonomideki bozulma ve gelişmeyi yaşar ve bunlar metropollerdir. Küçük yerlerde bu etki doğal olarak daha sonra ve daha az gelir ama büyük bir çökme olduğunda bunu çok net hissederler. Son 5 yıllık buhran döneminde pandemi dışında böyle bir durum yaşanmadı. Bundan dolayı çömleklerin kalitesi veya boyutu azalsa bile tam bir açlık ve sefalet yaşanacak bir durum söz konusu değildi. Ama uygulanan politikalar bize çok net gösteriyor ki önümüzdeki dönemde böyle bir risk var.

‘ENFLASYONLU BÜYÜME 90’LARA UYGUN DUVARA VURACAK’

Erdoğan balkon konuşmasında ‘Faiz düştükçe enflasyon düşecek’ şeklinde açıklamalarda bulundu. Hükümetin mevcut düşük faiz ve ‘enflasyonla büyüme’ politikasına devam etmesi mümkün mü?

Politika faizinde bir değişiklik olup olmayacağı konusunda çok şüpheliyim. Çünkü Erdoğan bunu seçmenine karşı bir argüman olarak kullanıyor. Bu nedenle resmi olarak belirlenen poliçe faizinde bir değişiklik olmayabilir. Ancak diğer mevduat ve kredi faizleri ile piyasa faizlerinin çok net bir şekilde daha yüksek olduğunu görüyoruz. Enflasyonda düşüş yok, sadece yıllık enflasyon oranında düşüş var. Yani son 52 aydır fiyatlar sürekli yükseldiği için burada da bir ilişki olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Doksanlı yıllarda Türkiye’de enflasyon ve büyüme modelleri çok denendi ve bunun sonucunda ya dışarıdan para gelmeyip ani bir duruş yaşandı ya da iç ödemeler sistemine güvensizlik oluştu ve kredi kriziyle duvara çarptı. . Bu sefer de muhtemelen benzer bir sonuç alacağız. Sadece zamanlamayı tahmin edemeyiz. Bunu belirlemek için ekonomiyi kimin, hangi unsurlarla, ne kadar süre yöneteceğini görmemiz gerekiyor.

‘İŞSİZLİK VE GELİR DAĞILIMI DAHA DA DÜŞECEK’

GSYİH dağılım verilerine baktığımızda sermayenin payı artarken, çalışanların payının giderek azaldığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde işsizlik, gelir dağılımı ve satın alma gücü açısından nasıl bir gelişme öngörüyorsunuz?

Son dönemde sermayenin giderek güçlenmesi ve yüksek işsizlik bu kesimlerin pazarlık gücünü azaltmıştır. Aslında bu taban fiyat uygulamaları olmasaydı çok daha büyük bir yoksulluk yaşanacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak taban fiyatın belirlenmesine ilişkin politikalar sonsuza kadar sürmez. Yoksulluğu sınırlamak için tepeden tırnağa yaparsanız; yatırım talebini büyük ölçüde kaybetmiş ve geleceği kötü olan bir ekonomide işsizlik tarafında olumsuz bir sonuç görebilirsiniz. Çünkü ucuz krediye rağmen şu anda beklenen seviyede bir ekonomik aktivite yok. Bu bağlamda, döviz kuru seviyesinden dolayı ihracatın ivme kaybetmesi ve yurt dışında ekonominin bozulması gibi diğer faktörleri de göz önünde bulundurursak ya da bütçenin çok yüksek olması nedeniyle kamunun her zaman bu kadar etkin olamama ihtimali gibi. Açık, işsizlik ve gelir dağılımı önümüzdeki dönemde daha da bozulacak ve tek seferlik EYT’ye dayalı ödemelerin etkisi de kaybolacak.

‘ÖNCE KRİZİ İNSANLAR YARATTI VE ANLAYIŞ DEĞİŞMELİ’

Size göre krizin etkilerinin aşılması için hangi adımlar atılmalıdır?

Krizin etkilerinin kırılabilmesi için öncelikle krize neden olan bireylerin ve anlayışın değişmesi gerekmektedir. Bütün bunlar olduktan sonra gerçek tespitler yapılabilir ve bu gerçek tespitler sonucunda hem istikrarı sağlayacak, kalkınmayı sağlayacak hem de gelir dağılımında adaleti sağlayacak politikalar tartışılabilir. Şimdilik bunlar için çok erken. Öncelikle krize neden olan faktörlerin ve bireylerin tespit edilerek geri çekilmesi gerekiyor ancak mevcut durum buna izin vermiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu